KONUŞANLAR...

 

Bazen insanların sorularına, açıklama yapmamı beklemelerine dayanamıyorum. Büyükçe acıtıyor bu durum beni. Diğer yaşadıklarımda da hep böyle hissetmiştim. En zoru da açıklama yapmaya çalışmak oldu benim için. Sorulan pek çok soru var. Ama benim konuşmaya mecalim var mı ? Ben insanların o saçma sorularını, dedikodu yapacakları malzemeleri, meraklarını giderip hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam edecekleri tek bir anın giderilmesi için, kalbimi söküp onlara vermek zorunda mıyım?   Elbette hepimizin kendi meşguliyet, acıları ve mutlulukları var. Bencil olmadan, empati yapmaya çalışmak. Haddimiz olmayan soruları sormamalıyız. Aldığımız cevapları taşıyamayacaksak, ağzımızı hiç açmamalıyız. Neden boşandılar? Ölüm nedeni neydi? Sağlıklıydı aslında…  O kadar para nasıl batırılır hiç anlamıyorum.. Hayatımızın belli dönemlerinde, bu ve bunun gibi pek çok anlamsız ve gereksiz sorularla karşı karşıya kalıyoruz.. Hatta bazen nasıl olduğumuzun umrunda olmayan birinden Nasılsın sorusu bile canımızı acıtıp, içimizi kemirmeye yetiyor. Oysa, sevdiğimiz ve seven birinden gelen bencilce, hatta bazen aptalca pek çok şeyi tolere edebiliyoruz. Demek ki; muhatap önemli.. Nereye, kimi koyduk biz? Ayakları başımıza mı koyduk? Sakince arkama yaslandım ve tek tek sıraladım. Artık saçma sorulara, dünyayı sadece kendi acıları,  kendi hayatları, kendi problemlerinden ibaret sananlara tahammülümü yitirmiştim. Benim bir hayatım, acılarım, planlarım ve isteklerim, mutluluklarım,telaşlarım var. Tıpkı senin gibi…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÜNAYDIN’ Sevgilim

MİSAFİR

GERİ DÖN'