SES!


Dünyayı sersek birinin ayaklarına, hem de çok sevdiğimiz birinin. Yaptığımız küçük bir hata, söylediğimiz en ufak bir söz ile öldürüyoruz onu. Ne kalp masajı, ne suni teneffüs döndürebilir artık onu geriye. Hepimiz birbirimize pamuk ipliğiyle bağlıyız... Hep söylerim, sevilmeyi istediğimiz şekliyle severiz karşımızdakini.. Bizi incitmeyen bir şey, onu yaralayabiliyor, hatta öldürebiliyor.. Geri dönüşü yok...

Sesimizi ne kadar yükseltiyorsak ona, o kadar duymasını ve anlamasını istiyoruz. Kalbine dokunmak istiyoruz içten içe... Ama nafile! Sarıp sarmalamamız gereken zamanda; haykırışlarımızla uzaklaşıyoruz birbirimizden...


Hani kağıt kesse onun parmağını, hissetmez miyiz acısını yüreğimizde? Anlatmaya çalışıyoruz daha büyük öfkelerle... Hatta kimi zaman bunu yaparken başarılı da oluyoruz. Evet bizi anlıyor belki ama paramparça ...

Söyleyelim şimdi kendimize, paramparça edilen sevileni.. Hangi parçasını birleştirip eski haline getirebiliriz ? Birbirimizi sürekli kırıp, o parçaları birleştirmeye çalışıp tam görmeye çalışıyoruz her defasında bencilce...

Sonra yeniden kırıyoruz, yeniden , yeniden ...

En sonunda dönüp ona baktığımızda eskisi gibi olmadığı için, ilk haliyle göremediğimiz için onu değiştin diyoruz yine bencilce...

Sevdiklerimiz değiştiler mi? Yoksa biz mi onları hırpalayıp değişime zorladık? Parçaladık ...

Ve onları yok ettik. Ruhları, bedenleri, hayatları bizden çok uzağa savruldular..

Elimizde kalan sonrasında; küçücük parçaları oluyor. Onu da atmaya, bırakmaya kıyamıyoruz..

Yerine yenisini alıp koyamıyoruz. Kimi zaman yerine yenisini alıp koyanlarımızda oluyor. Ama ne rengi, ne dokusu bizim hayatımıza göre değil.. Senin o atmaya kıyamadığın parçanın geri kalanı başka hayatlarda vitray oluyor... Güzel bir çerçeve oluyor. Evet, kıymeti biliniyor.. Görüyorsun! Ama ne onun yeri orası, Ne de senin onun yerine koyduğun şey; doğru değil. Senin değil, Senden değil....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÜNAYDIN’ Sevgilim

MİSAFİR

GERİ DÖN'